Benzer Ürünler
  • “1. Dünya Savaşı Üzerine”, Bergson, Boutroux ve Johnson’un kaleminden çıkan düşünsel parçalarla 1914–1918’in ruhuna ışık tutuyor. Yahya Yeşilyurt’un çevirisiyle 104 sayfalık bu eser, savaşı kavramak isteyenlere felsefi ve tarihsel bakış kazandırıyor.
    ₺147,00
    ₺210,00
    %30 İndirim
    %30İndirim
    Yeni Ürün
  • İsmail Gezgin’in kaleminden dökülen “Gılgamış”, Mezopotamya mitinin temelinde insanlığın varoluş sorularını gündeme taşıyor. 220 sayfalık bu eser, Homo sapiens’in ölümsüzlük arayışını, ölüm gerçeğiyle çarpıcı bir şekilde yüzleştirerek mitolojik ve felsefi bir yolculuğa davet ediyor.
    ₺269,00
    ₺370,00
  • James Walvin’in “Şeker”, kölelikten neo-liberal döneme uzanan 360 sayfalık çarpıcı bir tarih eseri. Gökçen İleri çevirisiyle ocak 2025’te yayımlanan bu kitap, şekerin tek başına bir besin değil, sosyoekonomik bir güç olduğunu gösteriyor. Emek, acı ve modern beslenme alışkanlıkları bu eserde buluşuyor.
    ₺369,00
    ₺520,00
    %29 İndirim
    %29İndirim
    Yeni Ürün
  • Anthony Kaldellis, Bizans’ı yalnızca otokratik bir imparatorluk olarak değil, halkın etkin olduğu “cumhuriyet” örtüsü altındaki bir deneyim olarak yeniden tanımlıyor. Bahattin Bayram’ın çevirisiyle 376 sayfalık bu eser, imparatorluk tarihine farklı bir pencere açıyor.
    ₺379,00
    ₺550,00
    %31 İndirim
    %31İndirim
    Yeni Ürün
  • “Persler: Büyük Krallar Çağı”nda Llewellyn‑Jones, Kyros’tan Kserkses’e Ahameniş İmparatorluğunu, İran yazıtları ve arkeolojik kaynaklarla yeniden canlandırıyor. 480 sayfalık özenli çevirilerle, imparatorluğun siyasi entrikalarından kültürel çeşitliliğine tarihi bir panorama sunuluyor.
    ₺489,00
    ₺670,00
    %27 İndirim
    %27İndirim
    Yeni Ürün

Türkiye'de Öğretmen Olmak

0.0
Para Puan : 1000
Fiyat : ₺250,00
Barkod : 9786059020305
:

Bu kitabin konusu olan Türkiye'de ögretmen, daima emegi ile geçinen bir insandi; sonralari icat edilen bir ifade ile "beyaz yakali emekçi" idi. Baslangiçta kendisini emekçi olarak nitelendirmezdi; devlet memuruydu ve meslek sahibiydi. Daha da önemlisi ona, ayrica, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli kimligi ile Cumhuriyet'i muhafaza edecek öncü kadrolarin içinde yer alma görevi verilmisti. Bu nedenle anneler, babalar çocuklarini ona, "eti senin, kemigi benim…" diye emanet ederlerdi. Doksan yil geçti. Araya sermayenin sinirsiz tahakkümü, piyasalasma, ticarilesme, özel okullar, dershaneler girdi. Hâlâ emekçidir; ancak, konumu degismektedir. Ayni isleri yaparken bile, meslek sahibi olma özelligini yitirmektedir; zira, meslekî nitelikleri (emegi) metalasmaya, neredeyse siradan "isgücü" olmaya baslamaktadir.Veliler, çocuklarinin okumasi için (devlet okullari dahil) artan oranlarda bedel ödemeye baslamistir. Kendilerini kamu hizmetinden yararlanan yurttaslar olarak degil, okul yöneticilerinin, patronlarinin müsterileri olarak algilayanlar artmistir. Arada kalan ögretmenin sayginligi onarilamayacak boyutlarda asinmistir. Veliler, bir telefon (Alo 147) sikâyeti ile ögretmenlerin geleceklerini karartabilmektedir. Ögrencilerin "günaydin ögretmenim" hitabi, geçmisten bir hos seda olarak anilmaktadir. Velilerin "müsterilesmesi" ile es-zamanli olarak, devlet okullarina (hastaneler ile birlikte) "kapitalist isletme" zihniyeti de asilanmaya basladi. Kadrolu ögretmenlere performans uygulamalari, sicil amirini fiili isveren konumuna dönüstürdü. Ancak, emegin tam anlamiyla disiplin altina alinmasi için, isgücü piyasasi tamamen esneklesmeli; emekçilerin rekabeti yayginlasmaliydi. Sözlesmeli/ücretli altmis bin, atamasi yapilmayan üç yüz bin ögretmen, yillik sözlesmelerle çalisan sayisi belirsiz özel okul ögretmeni, asgari ücret dahi ödenmeyen stajyerler ve nihayet elli bini askin dershane ögretmeni… Tümüyle güvencesiz bir emek ordusunun olusumu; yani proleterlesme…Elbette, proleterlesme çalisma kosullarina, ücretlere de yansiyacaktir. Dershane ögretmenleri için yirmi dakikalik ögle molasi disinda on iki saate ulasan mesai söz konusudur. Kimi sözlesmeler, dershane için tanesi üç-dört liradan 400 soru hazirlama yükümlülügü içermekte; sorularin hazirlanmamasi halinde bu bedel ayliktan kesilmektedir. "Parça basina ücret", böylece, arka kapidan egitim sistemine girmistir. Herhalde bu nedenle dershane emekçileri kendilerini "ögretmen" olarak degil, "dershaneci" olarak adlandirmaktadir. Ögretmeni, "aydindan ameleye dönüstürme" süreci, böylece en zayif halkadan baslamis olmaktadir. Orkun Saip Durmaz, Türkiye'de Ögretmen Olmak 'ta bunlari ve çok daha fazlasini anlatiyor; çözümlüyor. Ancak, incelemesini, ayni derecede önemli bir sey yaparak baslatiyor: Ögretmenlerin proleterlesme sürecinin kavranmasi için gereken kuramsal alt-yapiyi tartisiyor; sunuyor.Kuramsal bir tartisma, "ögretmen kimdir?" sorusuna isik tutmak için gerekli görülmektedir. Durmaz, yaniti, toplumsal siniflar alani içinde aramakta ve bu arayisa tarihsel maddeci yaklasimin isik tutacagini düsünmektedir. Ögretmenler toplumsal siniflar çerçevesi içine yerlestirildiginde yukaridaki soru yanitlanmis olacaktir. Kitabin ilk üç bölümü bu incelemeyi olusturmaktadir. Kuramsal tartismalar, okuru, adim adim soyuttan somuta yaklastirmaktadir. Bu gezinti boyunca, beyaz yakali katmanlar, profesyonellesme ve orta siniflar; yabancilasma ve ögretmenlerin konumu; neo-liberalizmin egitimde yarattigi dönüsümler gibi önemli duraklardan geçilmektedir.Bu gezintinin sonlarina dogru, IV. Bölümü'n ikinci yarisinda Orkun Saip Durmaz Türkiye'de ögretmenlere geliyor ve yukarida kisaca örneklerini verdigim bir dizi olguyu anlatarak, çözümleyerek, elestirerek çalismasini noktaliyor. Bu kitap beni de özel olarak ilgilendirdi. Anneannem Sögüt'te ögretmenlik yaparken Yunan isgaliyle karsilasti; yaninda iki kiziyla Türk ordusuna katildi; askerlere mintan, çorap dikerek Polatli'ya kadar geldi. Yunanlil
Yazar Adı
Orkun Saip Durmaz
Ölçü Birimi
AD
Basım Yılı
2014
Sayfa Sayısı
304
Renk Bilgisi
karışıkçokrenkli
Ebat Bilgisi
çokebatlı
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR